The Fall Part 2: Unbound İncelemesi

İlk oyunuyla bizi kendisine hayran bırakmayı başaran The Fall’ın yeni yapımı olan The Fall Part 2: Unbound sonunda çıkış yaptı. Bizler de sizin için bu oyunu detaylı bir şekilde inceledik, keyifli okumalar.

2014 yılında karşımıza çıkan The Fall adlı yapımda bir zırhın yapay zekası olan Arid adlı kahramanımızı kontrol ederek sağlık değerleri okunamayan pilotumuzu hayatta tutmaya çalışıyorduk. Arid bir yapay zekadan ibaret olduğu için varlığı belirli kurallara bağlı durumda. Öncelikle sürekli itaat etmeli, gerçeklikten asla sapmamalı ve pilotunu her koşulda korumalı. Oyunda pilotumuz olan Josephs’in hayatını kurtarabilmek için programlanmış olduğu düzenin dışına çıkması için yardımcı olmaya çalışıyorduk. Spoiler vermemek için ilk oyunun da sonunu söylemeyeceğiz ancak yapımın sonunda ağzınızın açık kalacağını garanti edebiliriz.

The Fall Part 2- Unbound

Unbound, The Fall bir üçlemenin ikinci oyunu olarak karşımıza çıkıyor. İlk oyunu hatırlamak isteyenlere veya seriye ikinci yapımdan giriş yapanlar için oyunun başında bir özet bulunuyor. İlk oyunda vaktimizi adha çok fiziksel dünyada geçiriyorduk ancak su kez “ağ” içerisindeyiz. ARID’in içinde olduğu zırh zarar gördüğünden dolayı bilinmeyen bir kullanıcı tarafından yollanan virüse karşı tamamen savunmasız bir durumda. Bir yol bulup bu ağ içerisinde fiziksel bir form elde deiyor ve virüsü yollayan kullanıcıyı kovalamaya başlıyoruz. Bu virüs bizim vücudumuza dönmemize engel olduğu için bunu kimin hangi amaçla yolladığını bulmamız gerekiyor.

The Fall Part 2- Unbound

Ağ içinde olduğumuz için fiziksel dünyadaki kısıtlamalara mahsur kalmıyoruz, çok daha çeviğiz ve yükseğe zıplayabiliyoruz. Bu tarz özelliklerimiz var kısacası, buna ek olarak karşımıza çıkan ağ erişim noktaları ile gizli bilgilere erişim sağlayabiliyor, Domesticon adlı firmanın ne tür işlerle uğraştığı konusunda bilgi sahibi olabiliyoruz. İlk oyundaki siper almaya dayanan çatışmaların yerini bu kez farklı türde çatışmalar almış, sistemde üzerimize gelen kötü yazılımları yok etmeye çalıştığımız bölümler son derece sıkıcı olduğunu belirtelim. Virüslere bize zarar vermeye başlayana kadar müdahale edemiyoruz, önce saldırılarını savurup sonrasında mavi renk aldıkları süre içinde ateş ediyoruz. Bunlar bize bir tehlike vermiyor, sadece oyunun keyifli kısımlarına erişmemizi yavaşlatıyor. Neyse ki oyun istediğimizde bu çatışmaları kolaylaştırıp ana hikayeye odaklama seçeneği veriyor, bu yüzden bu durumun üzerinde durmaya pek gerek yok.

The Fall Part 2- Unbound

Oyunun keyifli kısmı olarak nitelendirdiğimiz kısım ise oyunun hikayesi ve bulmacaların yer aldığı bölümler. Bu dijital evrende keşfettiğimiz girişler sayesinde bir başka makinenin vücuduna bağlanmak mümkün ve bu noktada oyundaki ilk bulmacayı çözüme ulaştırmaya başlıyoruz. Oyundaki üç ana karakterin de kendilerine öszgü rutinleri, ne için programlandıkları ve bu programlardaki açıkları keşfedip manipüle etmeye çalışmak oldukça keyifli.

Keyifli olduğu kadar da düşündürücü. Oyun en başta bahsettiğimiz konuyu acımasızca işlemiş ve kendinizi sürekli bir ahlakı ikilemin içerisinde kalmış şekilde buluyorsunuz. Kendi amaçlarınız için farklı bir makinenin bilincine müdahalede bulunmak, kendisini kötü hissettirmek ne kadar doğru? Oyunda yaptığımız şey tam olarak bu aslında…

The Fall Part 2- Unbound

The Butler adındaki robotun tüm yaşamı sahiplerini mutlu etmek üzerine kurulmuş, günlük rutini içerisinde efendisine çay yapmak ve makyajını tazelemek gibi işler bulunuyor. Kendisini bu göreve öyle kaptırmış ve programına o kadar sadık kalmış ki sahiplerinin vefat ettiğinin farkına varamamış ama işlerini yerine getirmeye devam ettiği için mutlu olmaya devam ediyor. The One adındaki robot kendini binlerce kopyasında farklı görüyor, bir birey olduğunu sanıyor. Bu robot kendini çok beğenmiş, kim özel olduğunu düşünmek istemez ki? Bu roboto “sen de diğerleriyle birebir aynısın” fikrini empoze etmeye çalışmak, onu hayallerinden çekip almak nasıl bir acımasızlık. Ancak bunu gerçekleştiriyoruz. Companion kullanıcılarını ruhsal ve fiziksel olarak tatmin etmekle görevlendirilmiş bir robot; fakat biz onu bir insanın zayıflığını istismar etmeye zorluyoruz. Programlanmış olduğu için bize karşı koymaya çalışıyor ancak sonuçta biz de kendini kurtar görevine programlamış olduğumuz için kime, ne kadar zarar verdiğimizi pek takmıyoruz.

The Fall Part 2- Unbound

Diğer robotlarla geçen seanslardaki bulmacalar elimizdeki fenerle ekranda gerekli noktaları tespit edip, bunları kullanmak, iş görenleri bulmak, elimizde eşya varsa bunu yine ilgili noktalarda kullanmaktan ibaret. Bazı bulmacalar gerçekten çok mantıksız ve her şeyi teker teker deneyerek çözüme ulaşmak pek tatmin edici olmuyor. Örnek verecek olursak, Companion kısmında Amiral’in uykusuzluğundan faydalanmamız gereken kısmı şans eseri çözüme ulaştırdık fakat genel mantığa hakim olduğunuzda çok zorluk çekmeden hikayeyi tamamlayabiliyorsunuz. Her şey etrafınızdaki diğer yapay zekaların duygularını fark etmek ve bunlardan nasıl istifade edeceğinizi keşfetmek üzerine kurulmuş.

The Fall Part 2: Unbound’un grafik kalitesinde ilk oyuna göre bir gelişme yapılmamış, yani oyundan grafiksel olarak pek birşey beklemek gerekiyor. Yine de bunu görmezden gelirseniz oyunun oldukça kaliteli bir bilimkurgu romanı tadı verdiğini söyleyebiliriz. Oyun Arid’in hikayesinin çekici yeni karaterlerle sürdürmeyi başarmış. Bizleri ilk oyuna göre daha çok düşündürmeye yönlendiriyor. Yeni oyunda en çok beğendimiz konu bu oldu.

The Fall Part 2- Unbound

The Fall üçlemesinin ikinci oyunun sonunun ilk oyun kadar etkili olmadığını rahatça söyleyebiliriz. İlk oyunun sonundaki o şaşkınlık hissi bu oyunda maalesef yok. Bu ikinci oyunun sınıfta kaldığı anlamına gelmiyor, aksine hikayenin nasıl sonuçlanacağını yani üçüncü oyuna karşı bir merak uyandırmayı başarıyor. Yeni oyun için umarız 2-3 sene beklemek zorunda kalmayız.

Oyunun olumlu yönleri

  • İlk oyunun kısa özetinin eklenmesi
  • Hikayenin oyuncuları düşünmeye teşvik etmesi
  • Ana karakterlerin seslendirmeleri karakterleriyle oldukça uyumlu
  • Yer yer karşınıza çıkan sürprizler mevcut
  • Oyunun olumsuz yönleri
  • Çatışma sekanslarının fazlalığı
  • Karakterler arası geçişlerde performans düşüklüğü mevcut
  • El feneri kullanımı hiç pratik değil
  • Bazı bulmacaları çözmek için her şeyi denemeniz gerekiyor

İlk oyudandaki aksaklıklar bu oyunda da sürüyor ancak bilimkurgu hikayesi hariak bir şekilde anlatıldığı için kusurlara pek takılmıyoruz. Arid’in hikayesinin nasıl sonlanacağını görebilmek için son oyunu sabırsızlıkla bekliyoruz.

Cepkolik
Logo
Register New Account
Ürünleri karşılaştır
  • Total (0)
Karşılaştır
0